Mehmet Dinler yazdı…
Son yılların en dolu Filmekimi programının içinde bile göze batan bir yapımdı Alt Tarafı Dünyanın Sonu. Xavier Dolan ve oyuncu kadrosunun etkisi bir yana Kanada’nın Oscar adayı olması, yuhalanmasına rağmen ödülleri toplaması derken benim için sahiden büyük bir merak konusu olmuştu. İzledikten sonra yuhalayanlara söveceğimi düşünüyordum. Sırf bu yüzden gece yarısında bir ek seansa üstelik de o cehennem ilk sıradan bilet aldım. Filmin sonunda kendimi hiç beklemediğim tarafta bulduğumu söylesem yazının nasıl devam edeceğini de anlarsınız diye düşünüyorum.
15 yıldır baba evinden uzakta olan bir adamın öleceğini anlayınca eve dönüp ailesiyle vedalaşmaya çalışmasını anlatıyor film. Hikaye temelde her dönemde kullanılan bir insan hikayesi olarak avantajlı durumda. Oyuncu kadrosu özellikle birkaç sahneyi doruğa çıkaracak kadar iyi. Görüntü itibariyle de müthiş bir iş var. Yine müzikler benim için iyiydi. Filmde çok güzel şeyler olduğunu inkar edecek değilim. Sorun onların hiçbirinin sanatsal çerçevede birbirine bağlanamayıp “şey” olarak kalıyor oluşu. Kullanılan görsel öğelerin birçoğunun senaryoda bir karşılığını göremiyorsunuz.
Alt Tarafı Dünyanın Sonu’nun bir derdi var. Ancak film boyunca bu derdi ne anlayabiliyoruz ne de sonunda çözüldüğünü görüyoruz. Öyle kalıyor. O başladığı yol bir türlü sona ermiyor, nereye gittiğine dair de bir ipucu vermiyor. Anlatmak istediği çok fazla şey olan, kullanmak istediği çok fazla yöntem olan ama bunları tam olarak nasıl yapacağını bilemeyen üniversite öğrencilerinden çıkacak bir iş gibi bu da. Bu “çok fazla gömme” değil, isim Dolan olunca hayal kırıklığının etkisi de bu kadar büyük oluyor. Gerçi tüm dünya hayal kırıklığına uğramış görünmüyor. Marion Cotillard’ı bu kadar kötü kullanan bir yapımdan sonra Dolan’ın yeni filminin kadrosuna bakınca bir tık şaşırabilirsiniz. Neyse en azından bana bu hayal kırıklığını yaşatmasına karşılık bir sonraki filminde Kit Harrington’ın oynayacak olması yeterli bir ceza bana kalırsa.