Mehmet Dinler yazdı…

aşkın krallığı2

İkinci Dünya Savaşı’nın sonrası, Bechuanaland Krallığının varisi Seretse Khama’nın başından geçen bir aşk hikayesini ve sıradan bir ingiliz sekreter kız olan beyaz Ruth Williams’ın gözünden ırkçılık mücadelesini anlatıyor A United Kingdom. Seretse ve Ruth’un aşkından başlayıp bu uğurda yaşanan demokrasi mücadelesine kadar filmdeki hemen her şeyi gerçeklere dayandırıyor. Gücünü de hem anlattığı aşkın güzelliğinden hem de bu gerçeklerden alıyor zaten.

Seretse,  İngiltere’de hukuk okurken bir partide Ruth’la tanışıyor. Daha o gün aşık oluyor aslında ikili birbirlerine. Seretse’nin bir krallık varisi olduğunu öğrenmelerine rağmen tüm hızıyla ilerliyor ilişkileri, evlenip Afrika’nın güneyindeki Bechuanaland’a karı koca olarak gidene dek. Filmin ilk kısmındaki aşk hikayesi o kadar naif ve eğlenceli şekilde gösteriliyor ki kısa sürede Seretse ve Ruth’un ilişkisine kendini kaptırmanız kuvvetle muhtemel. Zaten iyiki orası bu kadar iyi işlenmiş yoksa filme dair “Aşkın Krallığı” diyebileceğimiz hiçbir şey kalmazdı ortada. Afrika’ya vardıktan sonra aşkı ancak gözlerinde yaşayabiliyor Ruth ve Seretse. Zaten sonrası ırkçılık ve emperyalizmle mücadele.

aşkın krallığı1

Bechuanaland sonradan aldığı isimle Bostwana’nın İngiliz Mandası’na karşı bir şekilde başarılı olmasının hikayesi aslında A United Kingdom. Irkçılığın tepe noktasına ulaştığı, büyük devletlerin Afrikalılar üzerinde çıkar çatışmaları yaşadığı dönemde fakir bir halkı ayağa kaldırmaya çalışan bir liderin hikayesi. Ancak Seretse ne kadar o liderse, Ruth da bir o kadar lider. Güçlü, kararlı bir erkek bir şeyleri değiştirebiliyor ama güçlü ve kararlı bir kadın bir ulusun kaderini değiştirmede bu kadar önemli bir rol oynayabiliyor. Özellikle de birleştiklerinde. Seretse ve Ruth’a hayat veren David Oyelowo ve Rosamund Pike o kadar iyi bir elektrik yaşamışlar ki karakterlerin gerçek fotoğraflarında gördüğünüz o ilişkiyi filmde de görebiliyorsunuz. 2014 yılında Martin Luther King rolünün altından kalkmış olan Seretse büyük önderlere hayat vermeye devam ediyor. Belki de sıradaki kişi, Seretse Khama’dan büyük övgüyle söz eden Gandhi olur ha? Zengin filmografisine rağmen Rosamund Pike’ın da en etkileyici rolü Ruth Williams olabilir. Kötü adamımız Tom Felton da göz dolduruyor ki Harry Potter serisinin gençlerinin geldikleri noktaları özellikle takip eden biri olarak ayrıca sevinçliyim.

aşkın krallığı3

A United Kingdom’ın konusu oldukça güzel, ele aldığı olaylar önemli, oyuncu kadrosu konusunda hiçbir sıkıntısı yok, gerek o dönemin Londra’sını gerekse alakası bile olmayan Afrika topraklarını çok güzel resmetmeyi de başarmış. Ancak tek bir sıkıntısı var ki filmin verdiği keyfi önemli ölçüde düşürüyor. Özellikle ikinci yarısında her cümleye katılan abartılı didaktiklik işi bir çeşit derse dönüştürüyor. Irkçılık ve emperyalizme karşı mücadele anlatmanın tek yolu ders vermek değil, olmamalı. Bir noktada artık “Keşke tanıklarını konuşturup belgesel yapsalarmış” diye düşünmedim değil. Hikayenin çok eğlenceli kısımları vardı (Gülerken sümüğünün çıkış sesini duyduğum beyfendiye buradan selamlar) ve bunların üzerine bir tık daha fazla gitmek anlatılan hikayeyi daha etkileyici hale getirirken mesajı da kaybettirmezdi. Baştaki aşk hikayesinden sonra bu kadar sert dersler veren bir öğretmenin eline düşmek olduğundan daha da kötü gösteriyor durumu.

Büyük sorununa rağmen A United Kingdom güzel bir film seçeneği olabilir. Tarihi uyarlamalara ilginiz varsa, filmden çıktıktan sonra olayı derinlemesine araştıran tiplerdenseniz kesinlikle ilginizi çekecektir. Benim filmi iyi anmamın sebebi bu tiplerden olmam. Tabii bir de başrollerin üst düzey performansı.

twitter.com/kumpirbey

Reklam